Tek cümleyle Ceyda Sinağ kimdir?
Her şeyi aynı anda yapmak isteyen biri..
Tek cümleyle Ceyda Sinağ kimdir?
Her şeyi aynı anda yapmak isteyen biri..
Çocukluğunuzdan bahseder misiniz? En canlı anılarınız…
Annem ve babam jeoloji mühendisi, gençlik yıllarında çok fazla petrol sondajlarında çalıştılar. Çalıştıkları bölge Güney Doğu Anadolu bölgesiydi yoğunluklu olarak Adıyaman ve Diyarbakır şehirleri çevresinde çalıştırlar. Beni bazen İskenderun’da yaşayan anneannem ve dedeme bırakırlar çoğu zaman da yanlarında götürürlerdi. Annemin dediğine göre 17 tane petrol sondajı görmüşüm. Sayısını ben hatırlamasam da anılarım çok iyi hatırlıyorum. Uçsuz bucaksız bir yerde, devasa petrol kulesinin etrafında bir sürü karavan vardı. Biz de karavanda kalırdık. Petrol kulesi çok gürültülü ve benim için hayret vericiydi. Babama beni ne olur petrol kulesine çıkar derdim, başıma kocaman bir baret takarlardı, devasa makinelerin arasında gezinirdik. Birbirimizi sondaj sesinden hiç duymazdık. Tüm gün dağda bayırda oynardım. Annemle gelincik toplardık, çok severdim gelincikleri, çok net hatırlıyorum. Bazen de oyalanmam için beni mikroskobun başına koyarlardı, altına da kaya kırıntıları koyarlardı onları incelerdim. Bebeklerimle oynardım karavanda.
Sizi Bollove Beauty olarak tanıyoruz. Kozmetiklerle olan serüveniniz nasıl başladı?
Cilt bakım tutkum yüksek lisans yaptığım sırada başladı. Amerika’daydım ve kendimi tam bir kozmetik cennetinin içerisinde bulmuştum. Bir çok markayla tanışmam o sırada oldu. 20’li yaşlarımın başıydı, kendime rutinler oluşturdum, ilk defa yaz dışında güneş koruyucu kullanmaya başladım. Daha sonra Türkiye’ye döndüğümde dünyanın en büyük şirketlerinden birinde kozmetik bölümünde pazarlama departmanın çalışmaya başladım ve böylece resmi olarak kozmetik sektörüne girmiş oldum. Saç bakım ve saç boyaları kategorisinde çalışıyordum ama tutkum hep cilt bakımı üzerineydi. Daha sonra farklı bir şirkette cilt bakım kategorisine geçtim. Bu sırada yavaş yavaş blogların ve özellikle Youtube’un popüler olmaya başladığı zamanlardı. Yazı yazmayı çok seven biri olarak bu alana ilk girişimi Bollove Beauty isminde blog açarak başladım. Daha sonra kozmetiklerin sadece pazarlama kısmına değil, formülasyon kısmına da hakim olmak için kozmetik kimyageri Perry Romanowski’den kozmetik formülasyon eğitimi aldım ve böylece ürünlerin formülasyon kısmını da anlamaya başladıktan sonra blogumu Youtube’a ve Instagram’a taşıyarak, bildiklerimi ve öğrendiklerimi cilt bakımına ilgi duyanlarla paylaşmaya başladım.
Doktorada hangi alanda araştırma yapıyorsunuz?
Dijital tüketimi sosyolojik ve kültürel açıdan inceliyorum; sosyal medya influencer’ları ve dijital topluluklar konularında çalışmalar sürdürüyorum. Kozmetiğin de dahil olduğu farklı sektörleri inceliyorum. Aynı zamanda benim de içerik üreticisi olmam ve akademik olarak da bu alanı incelemem aslında iki farklı kariyeri bir yerde kesiştiriyor. İkisinin de birbirini beslediğini düşünüyorum. Bu yüzden inanılmaz keyif alıyorum!
Günümüzde Türkiye’deki kozmetik sektörü hakkındaki temel bakış açınız nedir?
Benim alanımda biz tüketiciyi pazarda pasif değil, aktif bir oyuncu olarak görürüz. Tüketici ona sunulanı direkt almaz, aksine kendi perspektifinden bakar, yorumlar, yeni anlamlar katar. Yani bu ister bir reklam olsun, ister bir influencer işbirliği olsun ya da ister ürünün kendisi olsun. Marka tek söz sahibi değildir, markayı tüketici pazarda şekillendirir. Günümüzde dijital bu durumu daha fazla görünür kıldı. Bu anlamda tüketici gruplarını iyi tanımak gerekir. Var olan tüketici gruplarını keşfetmenin ve onları anlamanın gücüne inanıyorum.
Bu anlamda daha fazla bu alana yönelinmesi faydalı olacaktır diye düşünüyorum, bana Türkiye’de şu anki durum biraz daha satış odaklı ve kısa vadeli çalışmalara ağırlık veriliyormuş gibi geliyor. Öte yandan içinde bulunduğumuz ekonomik kriz tabii ki işleri daha zorlaştırıyor, kısa vadeli kazanımlar uzun vadelinin önüne geçebiliyor. Ama markalaşma adına uzun vadeli bakmak önemli. Kozmetik sektöründe tüketim normlarının nasıl evrildiğini ve değiştiğini, globalden nasıl etkilenip, Türkiye’de nasıl şekil aldığını iyi anlamak ve takip etmek gerekiyor.
Öte yandan daha yukarıdan da olaya bakmak gerekiyor. Kozmetik sektöründe tüketici sadakatinin özellikle genç kesimde düştüğü gözlemleniyor, örneğin buna postmodernite çerçevesinden bakmak anlamlı olabilir. Postmodern pazarlamanın öncü bilim insanları bu durumu çok önceden ön görmüşlerdi.
30.Beauty nedir?
30 Beauty, Skinadvocate ismiyle Instagram’da tanıdığımız Begüm Çoşkun ile birlikte yaptığımız 30 dakikalık güzellik sohbetinden oluşan bir podcast. Instagram, Youtube ve Tiktok gibi sosyal mecralara kıyasla benim en keyif aldığım platform orası fakat yoğunluğumuzdan dolayı düzenli bir şekilde içerik üretmekte zorlandık ama açık kapı bıraktık, her an geri dönebiliriz. 30 dakika boyunca cilt bakımını bir çok açıdan ele alıp, sohbet ediyoruz. Mesela dünya çapındaki güzellik haberlerine yer veriyoruz, her bölümde bir markanın hikayesini anlatıyoruz, tüketici psikolojisine değiniyoruz ve son olarak da birkaç favori ürünümüzden bahsediyoruz. Bazen de marka tarafından konuklar alıp onların hikayelerine yer veriyoruz. Hem Spotify, hem de Apple podcast’de varız.
Ve şimdi cilt bakım rutininiz… Markaların size gönderdiği her şeyi gerçekten kullanabiliyor musunuz? Nasıl başa çıkıyorsunuz ve seçiyorsunuz?
Bir çok markadan hediye ürün geliyor, bu açıdan ürün seçip rutine koymak zor bir iş gibi gözükse de aslında ben hiç zorlanmıyorum çünkü zaten belli başlı markaları kullanıyorum. Yıllardır kullandığım markalar aynıdır, arada yeni markalar keşfederim ve bu keşiflerim de hem kalite açısından, hem de tasarım açısından bir önceki kullandıklarımla benzer çizgidedir. Marka algısına kesinlikle para verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu algının içinde uzmanlığın yattığını düşünüyorum. İyi bir kozmetik ürünün tek göstergesi kesinlikle içerikler listesi değil. O içerikleri bir araya getirme uzmanlığı, formülde tutarlılık (o markadan aldığınız 1. şişenin de 100. şişenin de aynı performansı vermesi), ürünün tasarımı, markanın vizyonu, değerleri ve kimliğine bakıyorum.
Mesela bu açıdan Abtira benim için özeldir. Performansı, ürünlerin kokusu, dokusu, ürünlerin tasarımı hepsi beni mutlu ediyor. Abtira’nın hiç kullanmadığım ürünlerinin Instagram üzerinden fotoğraflarını görmek bile mutlu ediyor beni. İşte bu noktada zaten ayrışmaya başlıyor marka bence. Çeşme’de Abtira showroom’u ziyaret ettiğimde büyülenmiştim. Herbal tea tonik ile başlamıştım Abtira kullanmaya ve hala rutinimdedir. Kokusu beni annenannemin İskenderun’daki evinin girişimdeki yasemin ağaçlarına, o zamanlara götürüyor. Cildime o gün peeling yaptıysam ve Herbal Tea’yi o gün kullanmayacaksam bile kozmetik dolabımdaki şıklığına bakmak hoşuma gidiyor. Ayrıca cildimin ve saçlarımın kurtarıcısı Bio Skin ve cildimi anında parlatan, uzun vadeli etkilerine de bayıldığım Retinalg’ı da belirtmeden geçemeyeceğim. Abtira ürünlerinin minimal tasarımları, müthiş kokuları ve cildimdeki etkileri bir de markanın zihnimde canlandırdığı yaşam tarzına duyduğum heyecan ile beni gerçekten kendine bağlıyor.
İşte bu yüzden rutinimde kullanmayı seçeceğim ürünlerde tek bir şeye bakmıyorum. Ürünleri cildimde ve ruhumda hissedebilince rutine ekliyorum, bu da her markada olmadığından yüzlerce ürün arasında daha kolay seçim yapabiliyorum.
Son olarak Ceyda’nın hayalleri neler?
Bu soru beni çok zorladı.. O yüzden en net cevabı daha basit ve somutsal olarak düşünerek buldum. Gezmeyi ve ana akım yerine farklı deneyimler yaşamayı, anı biriktirmeyi çok seviyorum. Zaman kısıtından dolayı iki sene önce gerçekleştiremediğimiz bir planımız vardı, ailemle birlikte bir gün Colorado’da özellikle yılbaşına denk gelecek şekilde Durango tren seyahatini yapmak çok istiyorum!
Konuk / Ceyda Sinağ / @bollove_beauty
Fotoğraflar / İmge Yüksel / @imge_